Son günlerde birçoğumuz değişim ve belirsizlikten bahsediyoruz. Yaşadığımız salgın sürecinde, kimimiz yaşadıklarımıza kolayca uyum sağlayıp yola devam edebilirken, bazılarımız bu süreçten olumsuz anlamda daha fazla etkilendik. Mevcut koşullar karşısındaki tutumumuzu farklılaştıran önemli etkenlerden biri “psikolojik dayanıklılık” (resilience). Dayanıklılığı, zor durumlardan kolayca kendini çıkararak, adaptasyon göstererek, devam edebilme yetisi olarak tanımlayabiliriz. Salgının yarattığı endişe, dinamik koşullar ve değişen ekonomik süreçlerde baskı altında etkili performans gösterebilmek anlamında çalışan dayanıklılığının, günümüzün ön plana çıkan yetkinliklerinden biri olabileceğini söyleyebiliriz.
Yapılan araştırmalar, çalışan dayanıklılığının iş performansı ile pozitif yönde ilişkili olduğunu gösteriyor. 2018 yılında Journal of Workplace Behavior Health dergisinde yayınlanan araştırmaya göre dayanıklılık, performansı arttırmanın yanında iş tatmini ve işe bağlılık üzerinde de etkili. Araştırmada, kendini zor durumlardan daha hızlı sıyırarak pozitif anlamda dayanıklılık gösterebilen çalışanların, diğerlerine göre işe bağlılığın ve işten duyulan tatminin çok daha fazla olduğu bulunmuş. 2017 yılında The International Journal of Human Resource Management dergisinde yayınlanan araştırmada ise çalışan dayanıklılığının, sürekli öğrenme ve işe bağlılık arasındaki ilişkiyi güçlendirdiği bulunmuş. Araştırmacılar, insan kaynakları yöneticilerinin çalışan dayanıklılığını arttırmaya yönelik çalışmalar yaparak, şirketlerinde son derece yüksek bir bağlılığın olduğu işgücünü inşa edebileceklerinin altını çizmişler. Bu anlamda, içinde bulunduğumuz stresli dönemde, çalışan dayanıklılığının doğasını anlamak ve bunu arttıracak çalışmalar yapmak sürekli öğrenme, iş tatmini, işe bağlılık ve performans açısından birçok olumlu etki sağlayabilir.
Peki çalışan dayanıklılığına olumlu katkı yapmak mevcut durumda nasıl mümkün? Harvard Business School’da ders veren Ashley Whillans, Allison Williams ve Acacia Parks yazılarında, bizlere dayanıklılık üzerine olan online programları etkili bir seçenek olarak sunuyor. Yazarlar, yürütmüş oldukları araştırmada uyguladıkları 8 haftalık online programının ardından duygusal ve iş yeri stresine sahip olan çalışanlarda dayanaklılık açısından %25 oranında bir ilerleme gözlemlemişler. Bunun yanında araştırmacılar, dayanıklılık üzerine yapılacak online programların çalışanların ön yargıdan uzak şekilde bireysel katılımını sağlayabilmesi, farklı dil seçenekleri sunabilmesi ve daha düşük maliyete sahip olması gibi olumlu yönlerinin de altını çiziyor.
Sonuç olarak, bir süredir araştırmacıların odak noktalarından biri olan çalışan dayanıklılığı, yaşadığımız covid-19 krizi döneminde salgın koşullarının yaşattığı stresli durumun üstesinden gelebilmek için oldukça önemli olabilir. Yapılan araştırmalara göre, dayanıklılık; çalışanların işe bağlılık, iş tatmini ve performansları üzerindeki olumsuz etkileri azaltmalarına hizmet edebilir. Bu nedenle, çalışanların dayanıklılığını geliştirmek, mevcut kriz iklimi koşullarında şirketlere olumlu etki yapabilir. Şirketler ise sıkıntılı süreçlerde online programlarından yararlanarak çalışan dayanıklılığını arttırmaya katkı sağlayabilir.